Sosyal medyada yıllardır dönem dönem dolaşıma giren bir iddia yeniden ortaya atıldı. Pakistanlı Doktor Afiyet Sıddiki’nin, ABD’nin biyolojik silahlarının etkisini yok edecek bir proje üzerinde çalıştığı için hapse atıldığı, öldürüldüğü ya da Pakistan ile takas edildiği iddiaları paylaşıldı.
Bu yazımızda, ABD’deki 11 Eylül tutuklamalarının sembol isimlerinden biri olan Sıddıki’nin kimliği ve davasıyla ilgili bilgileri ortaya koyarken, sosyal medyada ortaya atılan iddiaları inceledik.
Afiyet Sıddıki’nin (Aafia Siddiqui) Pakistanlı bir doktor ve nöroloji uzmanı olduğu doğru. Sıddıki, 1990 yılında ABD’ye gitti ve Masachusett Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT), nöroloji doktorası yaptı. Yine Pakistanlı bir doktor olan Amjad Khan ile evlendi ve üç çocuğu oldu. 11 Eylül Saldırılarından sonra terörle bağlantısı olabileceği iddiasıyla takibe alındı. 2002 yılında ülkesine dönen Sıddıki, 2003 yılında Pakistan makamları tarafından, haritalar, zehirli kimyasallar ve bomba yapmak için talimatlar bulundurduğu iddiasıyla tutuklandı ve uzun süre kendisinden haber alınamadı. 2008 yılında ise Afganistan’da karıştığı bir suç gerekçe gösterilerek ABD makamlarına teslim edildi. Hakkındaki ana suçlamalardan biri de göz altındayken ABD askerlerini silahla yaralamasıydı. Uzun süre kendisinden haber alınamayan Sıddıki, 2010 yılında 86 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Tüm dünyada ABD’nin hukuksuz tutuklamalarıyla ilgili sembol isimlerden biri haline gelen ve “650 numaralı mahkum” olarak bilinen Afiyet Sıddıki’nin öldürüldüğü iddiası doğru değil.
Amerikalı Gazeteci Deborah Scroggins Sıddıki ve bir başka kadın terör şüphelisi Ayaan Hirsi Ali’nin hayat hikayesini Wanted Woman adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde ele aldı. Sıddıki ile ilgili dünyanın bir çok ülkesinde eylemler ve açıklamalar yapılırken serbest bırakılması için ayrıntılı medya çalışmaları da bulunuyor. Bu yayınlarda Sıddıki’nin öldüğüne dair bir bilgi bulunmuyor. Pakistan’da kurulan Aafia Movement adlı platform, Sıddıki’nin davasıyla ilgili gelişmeleri güncel olarak yayınlıyor. Pakistanlı Doktor halen ABD’deki Texas Carswell’de bir cezaevinde hükümlü olarak bulunuyor. ABD makamları ve Pakistanlı yetkililer de öldüğü iddialarını yapılan bir açıklamayla reddetmişti.
Bazı paylaşımlarda öldüğü iddiasına delil olarak gösterilen fotoğrafta Sıddıki’nin 2008 yılında ABD’ye teslim edilmeden önceki bir fotoğrafı olduğu belirtiliyor.
Sıddıki’nin ABD’de bulunduğu sırada biyolojik silahların etkilerini yok edecek bir proje üzerinde çalıştığı ve bu projeyi ABD’ye vermediği için tutuklandığı da doğru değil.
Bianet’in konu hakkında geniş bir derlemesi bulunuyor. Sıddıki’nin Pakistan’da çocuklarıyla birlikte kaçırıldığı, uzun süre kendisinden ve çocuklarından haber alınamadığı belirtilirken, genç kadının Amerikan askerlerini silahla yaraladığına dair kanıt bulunamadığı, aksine Sıddıki’nin askerlerin ateş etmesi sonucu ağır şekilde yaralandığı bilgisine yer veriliyor.
Dava süreci de hemen tüm kaynaklarda benzer şekilde anlatılıyor. Sıddıki ile ilgili terör bağlantısı olduğuna dair bir kanıt bulunmuyor ancak ABD askerlerini yaralamaktan dolayı hapse mahkum ediliyor. FBI raporlarında “cihad”a katılmak amacı ile Afganistan’a gittiği belirtiliyor fakat bu raporlar avukat Elaine Whitfield Sharp tarafından çürütülüyor.
Sharp’a göre olayın aslı şöyle:
“Dr. Afia Siddique 2003’te Pakistan’ın Karachi şehrinde hepsi beş yaşından küçük olan üç çocuğuyla birlikte evine yakın bir sokaktan kaçırılıyor. Kaçırılıp alıkonulma gerekçesi ise bomba yapımına dair notlar ve kimyasallar bulundurması olarak belirtiliyor ancak esas neden eski kocasının amcası olan ve 11 Eylül olaylarının fikir babası olarak bilinen Khalid Sheikh Mohammed‘in ifadesi sırasında adının telaffuz edilmesi. 2010 yılında sonlanan davasında hüküm giydiği suç herhangi bir terör eylemi ya da terör örgütü ile bağlantısı değil, ABD askerlerine saldırı girişiminde bulunduğu iddia edilen olay.
2008 yılında suçlandığı gün gelişen olayları anlatan Afia, tekrar gizli bir hücreye atılacağı korkusuyla tutuklu kaldığı odadan Afganistanlı ve ABD’li askerlerin bulunduğu odaya gizlice girdiğini söylüyor. Afia’yı beklemedikleri bir anda gören ve “tanıyabilecekleri en tehlikeli kadınlardan biri” olarak önceden uyarılmış olan ABD’li askerler panikleyerek onu önce karnından sonra da belinden vuruyorlar. Aldığı darbeler sonucu Afia yere düşüyor ve bilincini yitiriyor. Bagram kentinde tıbbi yardım gören Afia, ardından ABD’ye götürülüyor. Sonrasında ise 86 yıl hapis cezası kabusu…“
ABD’de süren dava sırasında 2003’ten beri herhangi bir kanuni temsilcisi olmadan zorla tutulduğu gizli hapishanelerden, gördüğü işkencelerden ve çocuklarından haber alamamasından bahseden Afia’yı susturan hakim Richard Berman, bu olayların davayla alakalı olmadığına kanaat getiriyor.
Avukatı ya da kendisinin ifadeleri ve mahkeme kayıtları da Pakistanlı Doktor’un biyolojik silahların etkilerini giderecek bir çalışma yaptığına dair bilgiye yer vermiyor. Bilişsel sinirbilim alanında çalışırken bir yandan da doktora tezinin konusu olan çocukların öğrenme yetileri konularında eğitimler veren bir bilim kadını olduğu biliniyor. Sıddıki’nin en başından beri dindar, modern ve aktivist bir kadın olduğu da gerek çevresinin ifadelerinde gerekse yaptığı konuşmalarda görülüyor. 1991’de ABD’de yaptığı bir konuşmada, İslam’da kadınlara büyük bir önem verildiğini, erkeklerin onları sadece ev işleri yapan eşler olarak görmemesi gerektiğini belirtiyor. Bosna, Keşmir gibi bölgelerde Müslümanların yaşadığı sorunlar için çalışmalarda bulunan Sıddıki, Hazreti Muhammed ve sonrasındaki dönemde kadınların hemşire, doktor, bilim insanı, öğretmen olarak toplumsal hayatta yer aldığını aynı zamanda savaş meydanlarında da cihat ettiğinin örnekleri olduğunu ifade ediyor.
İngiliz Guardian gazetesinde 2009 yılında kendisiyle ilgili ayrıntılı bir makale yayınlandı. Pakistan’a giderek ailesi, çevresi ve yetkililerle görüşen Declan Walsh, ABD tarafından “El Kaide’nin Annesi” gibi suçlamalar yöneltilen Aafia’nın çocuklarının konuşmaması, eski eşinin kayıp olduğu süreyle ilgili çelişkili açıklamaları ve yetkililerin “çok karmaşık, karanlık bir dava” gibi ifadelerini gündeme getirdi.
Sıddıki’nin serbest bırakılması için tüm dünyada ve Türkiye’de İslami çevreler ve insan hakları örgütleri sık sık gösteriler düzenliyor. İngiliz Gazeteci Yvon Ridley’in tanık ifadeleri ve araştırmalarından yola çıkarak genç kadının Afganistan’daki Bagram cezaevinde işkenceye maruz kaldığını ifade ettiği ayrıntılı yazıları bulunuyor. Ridley mahkum takasıyla serbest bırakılmasını da Pakistan makamlarının engellediğini iddia etti.
Timetürk adlı internet sitesi de Sıddıki konusunda bir dosya haber yayınladı ve konuyu yakından takip eden sitelerden biri.
Sıddıki’nin çocuklarının kayıp olduğu iddia ediliyor ancak bu tam olarak doğru değil. ABD vatandaşı olan en büyük oğlu Ahmed, kamuoyu baskısından sonra Afganistan’daki bir Amerikan gözaltı merkezinde bulundu ve 2008’in sonlarında Dr. Aafia’nın Pakistan’daki kız kardeşi ile tekrar bir araya geldi.
Maryum adlı kızı da 7 yıllık belirsizliğin ardından Nisan 2010’da Pakistan’a ailesinin yanına gönderildi. En küçük çocuğu olan Süleyman ise, şu an 17 yaşında ancak kayıp. Nerede olduğu ya da hayatta olup olmadığı bilinmiyor.
Tüm yaşananları başından beri takip eden ve dünyaya duyurmaya çalışan Afiyet’in ablası Dr. Fevziye Sıddıki, kardeşiyle ilgili terör suçlamalarının düştüğünü, ABD askerlerini vurduğu iddiasının da ispatlanamadığını ifade ediyor. 2019 yılında verdiği bu röportajda, en küçük çocuğundan haber alınamadığını dile getiriyor.
Eski ABD Başsavcısı Ramsey Clark da, Sıddıki’nin suçsuz olduğunu ve hapiste olmasını “trajik” olarak nitelendiriyor.
Sonuç olarak, ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrası yaptığı geniş çaplı tutuklamalardan biri olduğu anlaşılan Afiyet Sıddıki, halen, 86 yıla mahkum edildiği ABD’de tutuklu bulunuyor. Öldüğü ya da esir takasıyla Pakistan’a gönderildiği doğru değil. Çocuklarının tamamı değil sadece en küçük oğlundan haber alınamıyor. Diğer yandan Sıddıki’nin yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle değil El Kaide bağlantısı olduğu ve ABD askerlerini yaraladığı iddiasıyla tutuklandığı anlaşılmaktadır.