Komplo Teorilerinden Toplumsal Harekete: QAnon

Dezenformasyon ve yanlış bilgi, sıklıkla toplumsal hareketlerin itici gücü olabiliyor. Sosyal medyanın iletişim alanında gittikçe yaygınlaşmasından sonra bunun bir çok örneği görüldü. Yanlışlıkla linç edilen insanlar, sahte haberlerin yön verdiği seçimler, aşı karşıtlığının artması gibi pek çok örneğe son olarak ABD’deki aşırı sağcı komplo teorisi hareketi “QAnon” eklendi. Kongre binası baskınında etkin rol alan forum taraftarları, Donald Trump’ın da desteğiyle dünya gündemine girdi. QAnon’u araştıran Media Matters For America’dan Alex Kaplan, “ünlü” komplo teorisi hareketiyle ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı 2020’de QAnon hepimizin problemi oldu” başlıklı bir yazı yayınladı.

QAnon’un simgesi (mediamatters.org)

Çeviri içerik

Yazan: Alex Kaplan

Çeviri: Zeynep Tanrıkulu

Komplo teorileri üreten “QAnon”, anonim bir aşırı sağ internet forumu olarak kurulduktan üç yıl kadar sonra, ABD Başkanı Trump tarafından övülmeye başlandı.

19 Ağustos’ta bir muhabir, Başkan Donald Trump’a Qanon’un takipçilerine söyleyecek bir şeyi olup olmadığını sormuştu.  Beyaz Saray brifing salonunda konuşan Trump “Bu hareket hakkında beni çok sevdiklerinden başka pek bir şey bilmiyorum, ki bunu da takdir ediyorum” dedikten sonra QAnon’un “popülerlik kazandığını” ve “ülkemizi seven insanlardan” oluştuğunu da sözlerine ekledi.

2020 yılı salgının, başkanlık seçiminin ve sistemik ırkçılığa karşı bir hesaplaşmanın yaşandığı önemli bir yıl oldu. Ancak aynı zamanda, çok sayıda şiddet eylemiyle ilişkisi olan ve 2019’da FBI’ı kendisinden potansiyel bir iç terör tehdidi olarak bahsedecek kadar endişelendiren QAnon için bir çıkış yapma yılıydı.

Aşırı sağ grupların online olarak başlattığı QAnon, kısmen çeşitli sosyal medya platformlarından uzun süredir yanıt alamaması ve hatta algoritmik tanıtımının olmamasına rağmen yaygın bir ilgi ve ün kazandı. Nihayetinde QAnon Amerikan siyasetinde ve söyleminde önemli bir role sahip hale geldi ve bu ölümcül pandemiyi kontrol altına alma gücümüze zarar verdi, hayatları, aileleri mahvetti. Bu olaydan, yanlış bilginin sosyal medya platformlarında kontrolsüz bir şekilde yayılmasına izin verilmesi konusunda ciddi bir ders alınmalıdır.

QAnon nasıl kuruldu?

2017 yılının sonlarında, anonim bir kullanıcı “4chan” sitesinde aşırı sağ görüşte bir forum kurdu.  Kendini Q diye adlandıran kullanıcı, Trump ve o zamanlar özel danışmanı olan Robert Mueller’in, “derin devlet” ve pedofililer gibi (Hollywood’dan isimler ve Hillary Clinton gibi Demokratlar da dahil) malum düşmanlarını alt etmek için gizli bir kumpasları olduğuna dair içerden bir bilgisi ve hükümet izni olduğunu iddia etti. Q’nun iddialarının çoğu, yalanlanan Pizzagate komplo teorisi üzerine kuruluydu.

Hükümete sızdığını iddia eden birçok kullanıcıdan sadece biri olmasına rağmen ”Q” forumdaki moderatörler ve onu tanıtmaya başlayan bir YouTuber sayesinde daha fazla dikkat çekti. Komplo teorisi Reddit, YouTube ve Twitter’a yayıldı ve nihayetinde daha da sağ görüşlü 8chan adlı foruma (çok sayıda silahlı saldırganla bağlantısı olan bir site) taşındı.

2018’in başlarında, haber sitesi Infowars, popüler dezenformasyon sitesi YourNewsWire ve aktör James Woods ve Rosanne Barr da dahil olmak üzere aşırı sağ görüşlü başkaları da QAnon’u benimsemeye başladı. Aynı yaz, QAnon destekçileri Trump mitinglerinde de ortaya çıkmaya başlamıştı.

Bu arada, QAnon destekçileri yavaş ama istikrarlı bir şekilde Twitter hashtag’leri, Facebook sayfaları, grupları ve YouTube kanallarının altyapısını inşa ettiler. Facebook ve Twitter’ın bu oluşum hakkında içerden uyarıldığı söylendi ancak herhangi bir adım atılmadı.

Hatta bazı takipçiler, internet dışında birden fazla cinayet, adam kaçırma, Hoover Barajı’nı silahla ablukaya alma ve bir okul bağışçısını hedef alan bir girişim de dahil olmak üzere şiddet içeren ve tehdit barındıran eylemlerde bulunmaya başlamıştı. Milisler de QAnon’a katıldı ve sonra destekçiler Chrissy Teigen ve Tom Hanks gibi pedofil grupların bir parçası olduklarını iddia ettikleri şahısları acımasızca taciz ettiler.

QAnon oldukça yaygınlaşmış ve destekçileri komplo teorilerini artırmış ve bazen de kamuya mal olmuş şahıslara kadar ulaşmış olmasına rağmen bu komplo teorilerinin en azından bu yılın başlarında bir şekilde kesilme ihtimali vardı çünkü “8chan” (ve dolayısıyla “Q”) aylardır kapalıydı. Fakat sonra 8kun olarak yeniden piyasaya çıktı ve daha sonra koronavirüs salgını ile 2020 seçim devresi, komplo teorilerinin sosyal medya platformlarının da yardımıyla, eskisinden daha büyük bir destek kazanmasına neden oldu.

Halk Sağlığı Tehdidi Olarak QAnon ve Koronavirüs

Koronavirüs salgını, birçok insanı evinde kalmaya ya da işini geçici olarak bırakmaya zorladı. Bu yüzden insanlar ellerine daha fazla boş zaman geçince bu zamanı internette merak ettiklerini aramaya harcadı ve online tuzaklara düşer oldu. QAnon’un içeriğine karşı da ilgi ve etkileşim arttı. Mother Jones’a göre, ilkbahar aylarında Google ve Wikipedia’da “QAnon” aramalarında önemli artışlar oldu. QAnon’un “Nereye gidersek birimiz hepimiz için” sloganının kısaltılmış versiyonu olan “wwg1wga” ve iddiaya göre zenginlerin çocuklardan alınan kanla ürettiği bir madde olan “adrenochrome” aramaları ön plandaydı. QAnon aramaları YouTube’da da trend olmuştu.

İlgili İçerik  ABD'de polisin siyahi FBI ajanını tutuklamaya çalıştığı iddiası

Doktora adayı ve aşırılık araştırmacısı Marc-André Argentino’ya göre, Mart ve Ağustos ayları arasında Facebook’ta QAnon adına sayfa sayısı ve beğenileri iki katına çıktı; QAnon Facebook gruplarının etkileşimi de iki katına çıktı ve bu grupların haftalık etkileşimi yüzde 900 oranında arttı. Ağustos ayına kadar Facebook, bu sayfaların ve grupların toplam 3 milyondan fazla üyesi/takipçisi olduğunu tespit etti.

Haber sitesi Huffpost’a göre ise Haziran ayından itibaren, Qanon fenomenlerinin Instagram takipçisi, YouTube abonesi ve Twitter takipçisi sayısında on binlerce artış oldu.

Aramalardaki bu artıştan önce ve kovid resmen bir pandemi ilan edilmeden önce bile, komplo teorilerinin destekçileri virüs hakkında asılsız iddialar yayıyorlardı. Bunların bazıları, Trump’a zarar vermek için kurgulandığı düşünülen “Q” adlı anonim kişi tarafından iyice desteklendi. 

Bu iddiaların büyük etkileri görüldü. Mesela bir QAnon fenomeni, bir İngiliz organizasyonunun virüs için sözde bir patentle bağlantılı olduğunu iddia edince o ekip tehdit ve tacize maruz kaldı. Ayrıca Facebook, Instagram ve Twitter’daki QAnon hesapları, Microsoft kurucusu Bill Gates’in aşı alanlara mikroçip yerleştirmesiyle ilgili yanlış bir komplo teorisinin yayılmasında önemli bir rol oynadı. Sonrasında yapılan anketler birçok insanın bu iddiaya inandığını ortaya koydu. QAnon hesapları, koronavirüsü inkâr eden hashtagler ile halkı kışkırtarak, insanların virüsle başa çıkmaya çalışan hastanelerde videolar çekmesine ve tacizlere neden oldu. Yıl içinde komplo teorilerini giderek daha fazla destekleyen haber sitesi One America da, bir QAnon hesabının sahte koronavirüs biyolojik silah komplo teorisi üzerine özel çalışmalar yaptı.

QAnon destekçileri, virüs hakkında yanlış iddialara neden olan viral videoların yayılmasında da önemli bir rol oynadı. Bunlardan biri, Judy Mikovits adında bir kadının içinde olduğu, Mayıs ayında ortaya çıkan ve QAnon Facebook gruplarından çokça destek alan “Plandemic” iddiasıydı. Bu iddianın videosu yayınlanmadan önce, bazı QAnon destekçilerinin Mikovits için “gönüllü bir PR kampanyası” yaptıkları ve ona danıştıkları bildirildi. Ve Temmuz ayında, bir QAnon fenomeninin; kendine “Öncü Doktorlar” adını veren bir grubun videosunu kopyalaması ve virüsle ilgili bir dizi zararlı iddiayı savunmasının asıl videonun Twitter’daki görüntülemelerinin yaklaşık % 20’sine katkısı olduğu tahmin ediliyor.

Bu QAnon bağlantılı komplo teorileri ve QAnon’un virüs hakkındaki komplo teorilerinin çoğunun yuvası haline gelmesi çok büyük etki yarattı. Görünüşe göre QAnon içeriklerini örnek alan çok sayıda QAnon takipçisi de, maske takma gibi pandemi kısıtlama önlemlerini ihlal ederek komplo teorisini etkili bir şekilde halk sağlığı tehdidi haline getirdi. Örneğin, bir kadın QAnon’a o kadar kaptırdı ki, Target mağazasına gidip maske reyonuna salırdığını gösteren bir video çekti. QAnon destekçileri ayrıca, virüsün yayılmasını engellemek için karantina uygulamalarına karşı çıkma amaçlı ülke çapındaki “yeniden açılma” protestolarına düzenli olarak katıldılar.

QAnon topluluğundan yayılan virüsle ilgili yanlış bilgiler en tepeye kadar ulaştı. Nisan ayında Trump, QAnon’u destekleyen eski bir kongre adayının, ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Müdürü Dr. Anthony Fauci’nin işten atılmasını taep eden hashtagın olduğu bir tweet’i destekledi. Ve Ağustos ayı sonlarında Trump, koronavirüs ölümleri hakkında yanlış bir iddiada bulunan bir QAnon fenomenini retweetledikten sonra Fauci bu tweet’in iddiasını televizyonda çürütmek zorunda kaldı.

QAnon adayları

Ocak ayında, Temsilciler Meclisi adayı olan ve QAnon’u destekleyen Oregonlu Cumhuriyetçi Jo Rae Perkins, bir muhabire “Q”yu takip eden siyasi adayların bilinenden çok daha fazla olduğunu” söyledi. Ve haklı olduğu ortaya çıktı: 2020 seçimlerinde, QAnon’a az da olsa destek veren en az 97 kişi Kongre adayı olurken, en az 23 kişi de devlet yasama organlarına aday olmuştu. Bunlardan sırasıyla 27’si ve 21’i genel seçim oylamasına katılmayı başardı.

Bazı adaylar kampanyaları sırasında, 8kun’un sahibi Jim Watkins tarafından kurulan “QAnon süper PAC (süper siyasi eylem komitesi)” onayı aldı ve böylece adayların QAnon’a olan destekleri kampanyalarının bariz bir parçası oldu. Senato’da bir koltuk için ırkını değiştiren Perkins, ön seçimleri kazandıktan sonraki zafer videosunda “Q ve takımın yanındayım. Teşekkürler Anonimler” ifadelerini kullandı. Nihayet Minnesota Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçi adaylığını kazanan Gary Heyer de “kilise müdavimlerini büyük uyanışa katılmaya” davet etmek için “Q” sembolüyle bir kilisenin önünde kampanya yürüttü.

Bazı adaylar ayrıca QAnon içeriğine sahip Facebook reklamları yayınladı ve içlerinden birinin QAnon Facebook içerikleri üzerine özel olarak çalıştığını söylediği çok sayıda kongre adayı, QAnon yemini ettikleri kampanya videoları yayınladı.

Bazı adaylar, kendi kampanyaları için sosyal medya platformlarında geliştirilen QAnon takip ve altyapısından faydalandılar. New Jersey Cumhuriyetçi kongre adayı Sammy Gindi, “daha fazla (Trump) destekçisiyle bağlantı kurmak” için yardıma ihtiyacı olduğunu tweetledikten ve QAnon hashtagleri ekledikten sonra binlerce takipçi kazandı. Birçok başka aday da QAnon YouTube programlarına katıldı.

İlgili İçerik  Yalan Haber Dünyayı Nasıl Fethetti?

Kasım ayında, bu adaylardan dördü eyalet yasama meclislerine seçildi (bunlardan üçü, QAnon’a desteklerini bu yıl açıkça belirtmiş olan görevdeki üyelerdi). İki tanesi ise Kongre’ye seçildi: Colorado’dan Lauren Boebert ve Georgia’dan Marjorie Taylor Greene. Birden fazla QAnon YouTube kanalına giden Boebert, QAnon’un “insanları daha güçlü bir şekilde bir araya getirip motive ettiğini” ve “ülkemiz için gerçekten harika olabileceğini” ifade etti. Boebert, ön seçimleri kazandıktan sonra ise QAnon’dan kurtulmaya çalıştı.

Uzun zamandır QAnon taraftarı olan ve “Q” yu “Şeytana tapan pedofilileri ifşa etmek için bulunmaz bir fırsat yaratan kişi” ve bir “yurtsever” olarak adlandıran bir diğer seçim galibi Greene de kendini komplo teorilerinden şüpheli bir şekilde uzaklaştırmaya çalıştı. İlginç bir şekilde Greene, kampanyası sırasında QAnon’u açıkça hiç kınamamıştı ve de QAnon hakkında genel olarak olumlu bir şekilde konuşmuştu.

Trump, Trump’ın Çevresi ve QAnon

Komplo teorisi, 2020’de Amerika’nın yürütme organına kadar ulaştı. QAnon taraftarları yıllardır gazetecileri Q’yu araştırmaları için teşvik ediyorlardı. Sonra Trump’ın 19 Ağustos’taki QAnon’u öven sözleri bu topluluğu heyecanlandırdı. Bir QAnon fenomeni, bu övgü ile Trump’ın “Q’yu MAGA (Make America Great Again) mottosu ile bütünleştirdiğini” yazdı. Trump, QAnon’u başka durumlarda da “pedofiliye çok karşı oldukları” ve “temelde iyi hükümete inandıkları” gerekçesiyle savunmaya devam etti. Dahası Trump, yıl boyunca Twitter’da QAnon’u destekleyen hesapları güçlendirmeye devam etti.

QAnon’un erişimi yıl boyunca Trump’ın da ötesinde, çevresindeki ve kampanyasındaki diğer kişilere kadar uzandı. Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn, temmuz ayında QAnon yeminini ederken kendi videosunu yayınladı; aylar sonra QAnon şovlarına gitti ve destekleri için “dijital askerlere” teşekkür etti.

İki eski Trump danışmanı Roger Stone ve Steve Bannon da QAnon’a güvendiler ve Trump sosyal medya danışmanı olan Dan Scavino defalarca QAnon veya QAnon ile ilgili içerik yayınladı. Birçok Trump kampanya yetkilisi ve aile üyesi de QAnon içeriği yayınladı, QAnon fenomenlerinden içerik paylaştı ve hatta QAnon şovlarında yer aldı.

QAnon ve Başkanlık Seçimi

Başkanlık kampanyası ve sonrasında QAnon’un etkisi de önemliydi. QAnon hesapları ve “Q”, Trump’ın destek verdiği manipüle edilmiş bir video da dahil olmak üzere, o zamanki başkan adayı Joe Biden hakkında yanlış iddiaların yayılmasında büyük rol oynadı.

QAnon’un, Biden dahil tüm Demokratların pedofili olduğu iddiası ilgi gördü ve hatta QAnon bağlantılı bir hashtag aracılığıyla Trump’ın kendisi de başlatılan kampanyayı destekledi. Trump’ın danışmanı Stephen Miller ise Biden’in “çocuk kaçakçılığını ve çocuk ticaretini devasa ve küresel ölçekte teşvik edeceğini” iddia etti. Üstelik QAnon destekçileri, Biden’ın oğlu Hunter Biden hakkındaki yanlış kaçakçılık ve pedofili iddialarının yayılmasında da önemli bir rol oynadı.

QAnon etkisi, Trump’ın seçim kampanyasına yardımcı oldu. Örneğin, seçim sonrası yapılan bir araştırma, anketlerde Trump’ın pek kazanma şansı olmayan eyaletler ile “bu eyaletlerdeki yüksek QAnon faaliyeti yoğunluğu” arasında bir bağıntı buldu.

Ama belki de QAnon’un en etkili oyunu, seçmen sahtekarlığı hakkında yanlış iddialar yaymak oldu. Seçimden önceki aylarda yayınlanan bir raporda, “oylama” ile ilgili 50 tweet’ten en az birinin ve “#voterfraud” hashtag’i olan 25 tweet’ten ikisinin QAnon hesaplarından geldiği ortaya çıktı. Bu oran, Trump’ın Biden’e karşı kaybının ardından arttı. Ayrıca “oy verme makinesi şirketi Dominion Voting Systems’ın Biden için oylar oluşturarak oy çaldığına” dair komplo teorisi içerikli 7 tweet’ten birini QAnon hesaplarının attığı da tespit edildi. Bir keresinde ise “8kun” yöneticisi Ron Watkins Dominion,  çalışanının ölüm tehditleri alarak taciz edilmesine neden olacak bir komplo teorisi öne sürdü ve Trump da onun bazı sözlerini destekledi.

Bu arada, Michael Flynn’in, Trump kampanyasının hukuki süreçlerinde çalışan ve QAnon ile bağlantısı olan avukatı Sidney Powell, bazı eyaletlerdeki seçim sonuçlarını altüst etmek için davalarında Watkins ve diğer QAnon bağlantılı kişilerden ve iddialardan alıntı yapmaya başladı. Powell, aralık ayı başlarında insanlara “gerçeği” gösterdikleri için Flynn’in “dijital askerlerine” teşekkür etti. Artık Trump da Powell’ı seçim sahtekarlığı konusunda özel danışmanı yaptı.

Powell, seçmen sahtekarlığı iddialarını öne sürmesi için QAnon’a güvenen tek kişi değildi. Trump’ın kampanyasına yardım eden QAnon’u destekleyen avukat Lin Wood da Powell’ın seçmen sahtekarlığı iddiaları hakkında QAnon taraftarları arasında dolaşan bir komplo teorisini tweetledi. Trump ise daha sonra Wood’u retweetledi. Dominion komplo teorisini kanıtlamak için  tanık olarak gösterilen Mellissa Carone, iddialarını desteklemek için birçok QAnon gösterisinde bulundu.

İlgili İçerik  Komplo teorileri ve yanlış bilgiye inanmanın ardındaki nedenler neler?

Bu iddiaların yayılmasına yardımcı olmanın ötesinde, bazı QAnon taraftarları da bu sahte seçmen dolandırıcılığı iddialarına karşı şiddet uygulamaya hazır görünüyorlardı. Arabalarında QAnon araç-gereçlerinin bulunduğu iki silahlı adam, oy pusulaları sayılırken Philadelphia’da bir oy verme merkezinin yakınında tutuklanmıştı.

QAnon’un Yayılmasının Etkileri

QAnon, Amerikan siyasetinde ve özellikle Cumhuriyetçi Parti içinde, giderek daha bariz bir güç kazanırken çoğu kişi buna kayıtsız görünüyordu. Trump ve birçok önde gelen Cumhuriyetçi örgütler ve şahıslar, QAnon’u benimseyen kongre adayları Greene ve Boebert’in kampanyalarını destekledi. Hatta Kaliforniya’da Cumhuriyetçi Parti, tek başına QAnon bağlantılı dört adayı onayladı. Bununla birlikte , Mecliste’ki Cumhuriyetçilerin çoğu ekim ayında, seçim sonuçlandıktan sonra QAnon’u kınayan bir karar için oy kullandı.

Gittikçe daha fazla Cumhuriyetçi ve muhafazakâr kurum ve şahıslar komplo teorilerini fiilen benimsemeye başladı: Birden fazla Cumhuriyetçi Parti lideri sosyal medyada QAnon paylaşımı yaptı ve hatta büyük muhafazakar hukuk örgütü Judicial Crisis Network’ün bir sözcüsü bile QAnon sloganını tweet’ledi.

Ekim ayına kadar, Cumhuriyetçi ajanlar haber sitesi Business Insider’a “QAnon’a inananları ve bu hareketi bir yük veya çözülmesi gereken bir sorun olarak değil, ateşli destekçilerden oluşan yararlı bir grup olarak gördüklerini” söylüyordu. Üstelik “cumhuriyetçi koalisyonun önemli bir parçası haline gelen kitleyi dağıtmaktan kaçınacaklarını” ifade ediyorlardı. Bazı anketler de QAnon’un Cumhuriyetçi seçmenler arasında giderek daha fazla destek kazandığını gösterdi.

Bu arada QAnon, daha önce onu benimsemeyen kişilerin desteğini de almaya başladı. Haziran ayında bir QAnon fenomeni, Wayfair şirketinin insan kaçakçılığına karıştığına dair yanlış bir komplo teorisi başlattı ve bu iddia daha sonra sosyal medyada patladı.

Kısa süre sonra, QAnon destekçileri “#SaveTheChildren” (çocukları koruyun) ve “#SaveOurChildren” (çocuklarımızı koruyun) hashtagleri ile toplanmaya başladılar ve Facebook’u mitingler düzenlemek için kullandılar. Böylece Cumhuriyetçilerin yanı sıra artık annelerin ve bazı Demokratların da desteğini almayı başardılar. (QAnon’un annelerden oluşan gruplarına “pastel QAnon” adı verildi).

Ek olarak, yanlış bilgilendirme yapan ve yanlış bilgilendirmede aşırılığa kaçan kimseler QAnon’u kendi amaçları için kullanmaya başladılar. Örneğin, beyaz milliyetçilerin cenneti olan sosyal medya platformu Gab’ın CEO’su, QAnon destekçilerini platforma katılmaya davet etti ve QAnon içerikleri yayınlamaya başladı. Aşırı sağcı bir çete olan Proud Boys “adrenokrom” ve “#SaveTheChildren” hakkında paylaşımlar yapmaya başladı. Ve birçok aşı karşıtı kullanıcı da takipçilerinin karşısında QAnon’u giderek daha da fazla yüceltti.

Sosyal Medya Platformları Sonunda QAnon’a Yanıt Veriyor

2020 ortalarında, komplo teorisinin başlamasından yaklaşık üç yıl sonra QAnon’un verdiği zarar, sosyal medya platformlarının görmezden gelemeyeceği kadar büyüdü. Temmuzda Twitter ve TikTok, ağustosta ise Facebook ve yine Ekim’de YouTube birer birer QAnon içerik kısıtlamalarını ve yasakları duyurdu.

Nihayet platformların QAnon içerikleri ve organize olma sorununu ele alması olumlu bir adım olsa da, pratikte bu çabaların çoğu eksikti. Twitter, yasaklardan kaçınmak için kurulan QAnon hesaplarını takip etmekte sürekli başarısız oldu. TikTok birden fazla QAnon hashtag’ini gözden kaçırdı. Bir QAnon YouTube kanalı Dominion komplo teorisini yaymaya devam etti. Yine QAnon içerikleri Facebook ve diğer platformlarda filtrelenmeye devam ediyor.

QAnon’un Geleceği

QAnon tam olarak ne olacağı belli değil. Seçim sonuçlarına rağmen hala çok sayıda takipçisi var ve pek çok taraftar Biden’ın zaferini inkar ediyor. Bazı taraftarlar, Biden’ın iktidara gelmesini engellemek için bir seçenek olarak şiddeti bile önerdi.

Kimileri QAnon’u terk etse de inançlarını, ilkelerini beraberlerinde götürecek ve belki de diğer aşırılık yanlısı topluluklara katılacaklar. Diğerleri hala Biden’ın başkanlığını, komplo teorisi olarak algılayacak ve daha fazla QAnon içeriğini üzerinde düşünmeden inanmaya/tüketmeye devam edecek.

QAnon destekçilerinin pandemi hakkında komplo teorileri yaymadaki rolü göz önüne alındığında, koronavirüs aşılama çabalarını engellemedeki potansiyel rollerinin de çok büyük olacağı açıkça görülebilir.

Bu arada, QAnon’a inanan birçok kişi artık politikayı şekillendirecek (ve belki daha fazlasını). QAnon ayrıca, bu yıl Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde sorunlara neden olacak ve Avrupa istihbarat teşkilatlarını endişelendirecek derecede uluslararası hale geliyor.

Bu yıl yaşananlar, internetin ana akımı satın almasına izin verildiğinde topluma verebileceği zararları ve neden asla göz ardı edilmemesi gerektiğini gösterdi. Ayrıca, bu zararların kaynağında, komplo teorisi olduğunu bildikleri halde QAnon’a yardım eden ve eleştirmekten ziyade ondan faydalanan sosyal medya platformlarının tepkisizliği yatmaktadır.

Şimdi hepimiz arkadaşlarımız, ailelerimiz, hükümetlerimiz ve halk sağlığımız ile bunun bedelini ödüyoruz.

Not: Alex Kaplan’ın Media Matters’de yayınlanan yazısına bu linkten ulaşabilirsiniz.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mütercim-Tercümanlık bölümünde öğrenim görüyor. Yeni medya, tarih ve kültür alanlarına ilgi duyuyor. Doğruluğu Ne? platformunda araştırma ve çeviri editörü olarak görev yapıyor.