Yalan/sahte haber nedir?
Yeni medyanın parçalı yapısı, algı kontrolü acısından son de- rece tehlikelidir. Çünkü aynı anda birçok iletiye maruz kalan bireyin, gerçeği fark etmesi, algılaması oldukça güçtür. Dünyanın her köşesinden habere veya bilgiye anında ulaşma imkânı veren yeni medya teknolojileri, kişiyi enformasyon bombardımanına tutarak, körleşmeye yol açabilmektedir (Acar, 2013: 208). Yeni medyada bilgiye/habere erişme yolundaki kaynakların çoğu, kullanıcı tarafından üretilmekte ve bu sitelerin çoğunda bir editörlük mekanizması bulunmamaktadır. Bu içeriklerin önemli bir bölümü de grup ya da ideoloji dayanışmasına dönük olarak işlemekte ve kutuplaşmaya müsait yapılar olarak karşımıza çık- maktadır. Sarphan Uzunoğlu (2016), gerçeğin öneminin kalmadığı “Post Truth” siyaset açısından bu haber ve bilgi sitelerinin, yaptıkları ve yazdıkları doğru olmasa da haklı çıkmak için “kanlı bir kavgaya” bile hazır olan, alıcısı yüksek mecralar olduğunu belirtmektedir.
İşte bu haklı çıkma kavgasında en çok başvurulan yöntem sahte haberlerdir. Sahte haberler, yeni medyanın son dönemdeki en önemli sorunu haline gelmiştir. “Fake News” teriminin yoğun şekilde kullanımı ise ABD’de olmuştur. 2016 yılında yapılan baş- kanlık seçimleri öncesinde Amerikan ana akım medyası Demokrat Aday Hillary Clinton’ı desteklemiş ve Cumhuriyetçi Aday Donald Trump aleyhinde haberler yayınlamıştır. Trump, medyayı mitinglerine katılan kalabalıkları göstermemekle suçlamış ve iletişim için yoğun şekilde Twitter’ı kullanmıştır. Medyanın bu tutumuna rağmen Trump seçimi kazanmış ve başkan olmuştur. Bunun üzerine medyada ülkenin bir felakete sürükleneceği ve halkın Trump karşısında birlik olması gerektiği yönünde yayınlar yapılmıştır. Bu sırada CNN haber kanalı ve Buzzfeed adlı yayın kuruluşu, Trump’ın Rusya ziyareti sırasında hayat kadınlarıyla birlikte olduğunu ve Trump’ın avukatının Rus gizli servisiyle görüştüğünü haber olarak yayınlamış ve iktidar ile ana akım medya arasındaki ipler kopmuştur. Sosyal medyada Trump taraftarlarından büyük eleştiri alan bu kuruluşlardan CNN’in muhabiri, Başkan’ın bir toplantısında soru sormak isteyince Trump’ın “you are fake news” tepkisiyle karşılaşmıştır. Trump, “sana soru sorma hakkı vermiyorum. Sen sahte habercisin” diyerek başka gazetecilere dönmüştür (atlashaber.com).
Trump ana akım medyayı sahte habercilikle suçlarken, sosyal medyada Trump lehine yapılan haberler de Clinton’ın sık sık sahte haber ifadesini kullanmasına neden olmuştur. Seçim yarışı ve sonrasında, terimin kullanımı bir yıl içinde 4 kat artmış ve dünyaca ünlü sözlüklerin baskılarına alınmıştır.
Cambridge sözlüğünde sahte haber; “genellikle politik görüşler üzerinde etki yaratmak amacıyla internet ya da diğer medyayı kullanarak yayılan haber gibi görünen düzmece, sahte hikayeler” olarak tanımlanmaktadır (dictionary.cambridge.org).
Sahte haberler üzerine çalışma yapan Allcott ve Gentzkow (2017: 213), bu haberleri, kasıtlı olarak okuyucuları yanlış yönlendirmek için üretilmiş, sahte olduğu kanıtlanabilen haberler olarak tanımlamaktadır.
Sahte haberler genel olarak üç türde üretilmektedir (bbcturkce.com):
– Zarar verme amacı olan ve bilinçli olarak üretilip yayılan sahte haberler.
– Zarar verme ihtimali olan ama kullanıcıların doğruluğundan emin olmadan bilinçsizce yaydığı haberler.
– Şaka ya da eğlence amaçlı zararsız sahte haberler.
Türkiye’de sahte haberlerin doğruluğunu araştırma amacıyla kurulan teyit.org, doğrula.org, gununyalanlari.com gibi platform ve internet siteleri sosyal medyada dolaşıma sokulan şüpheli haberlerle ilgili araştırma yapmakta ve haberlerin sahte olup olmadığını kamuoyuyla paylaşmaktadır. Teyit.org kurucusu Mehmet Atakan Foça, sahte haberlerin en fazla, insanların doğru bilgiye ulaşamadıkları, kurumlara güvenemediği ya da yanlış bilgi verdiğine inandığı dönemlerde yayıldığını belirtmektedir (bbcturkce.com).
Bu dönemler ağırlıklı olarak kriz dönemleridir. Çünkü bu dönemlerde yetkililer yanlış ya da eksik bilgi paylaşmamak için açıklamaları geciktirmekte, bu nedenle oluşan bilgi boşluğu sahte haberler tarafından kolaylıkla kapatılabilmektedir. Yine bu dönemlerde özellikle otorite ya da hükümet karşıtlarının bi- linçli olarak bilgi saklandığı yönündeki kanaatlerinin güçlü olduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu önyargılar, muhalif politik kişi ve grupları sahte haberlere inanmaya daha açık hale getirmektedir.
Fake News yani sahte haberle birlikte çok kullanılmaya başlanan bir diğer kavram ise “post-truth” olmuştur. Kavramın Türkçe karşılığı konusunda henüz bir mutabakat olmamakla birlikte “hakikat sonrası” olarak çevrilmekte ve önüne geldiği kavramın artık önemsiz olduğu anlamına dikkat çekilmektedir. Yani, “post-truth politics” dendiğinde, “doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir politik dönem”den bahsedilmekte- dir. Post-truth siyaset, politikanın detaylarından kopuk şekilde duygulara yönelindiği ve gerçeklerin yok sayıldığı bir politik kültür olarak tanımlanmaktadır. Bu tür politika yapımının temel özelliği, kampanyacıların, medyanın veya bağımsız uzmanların yanlış oldukları tespit edilse bile, konuşma noktalarını ısrarla tekrarlamaları olarak karşımıza çıkmaktadır (Uzunoğlu, 2016).
Peki, sahte ya da yalan haber neden ilgi görüyor? Soruya verilen cevapların içinde ağırlıklı olarak politik kanaatlerin haber al- ma konusundaki belirleyiciliği ön plana çıkmaktadır. Sahte haberlerin nasıl yayıldığına ilişkin Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından yapılan ve Science Dergisi’nde yayınlanan araştırma, yanlış bilgi içeren paylaşımların insanlara doğru bilgi içeren paylaşımlardan altı kat daha hızlı ulaştığını ortaya koymaktadır.
Twitter’ın 12 yıllık verisi toplanarak, 2006 yılından bu yana altı bağımsız doğrulama sitesi tarafından incelenen twitlerin ele alındığı araştırmada, 126 bin yanlış bilgi içeren haberin 3 milyon kişi tarafından 4.5 milyon kez paylaşıldığı tespit edilmiştir. Araştırmaya göre gerçekler bin Twitter kullanıcısından daha fazla kişiye nadiren ulaşırken yanlış bir haber rutin olarak 10 binden fazla kişiye ulaşmaktadır.
Araştırmacılar, bot hesapların paylaşımlarını çıkardığında, yanlış bilginin sosyal ağlarda yayılmasında botların değil gerçek kullanıcıların etkili olduğunu da tespit etmiştir. Araştırmaya göre, hız, derinlik ve yayılma alanı olarak sahte haber, doğru habere göre daha hızlı, daha geniş alana ve daha derine inerek yayılmaktadır.
Araştırmadaki duygu analizine bakıldığında yanlış haber içeren twitlere verilen cevapların doğru habere göre çok daha fazla şaşkınlık, iğrenme gibi ifadeler içerdiği görülmüştür (sciencemag.org’dan aktaran teyit.org).
Doğrulama (fact-checking) hareketleri ve sitelerinin sayılarında son yıllarda görülen büyük artış, “gerçek” ile yaşanan bu kopuşun boyutuna da işaret etmektedir (Uzunoğlu, 2016).
Doğru ve makul bilginin neden sahte habere yenik düştüğü konusunda Fransız araştırmacı Gerald Bronner ise içerik üreticisi ve kullanıcıların motivasyonuna dikkat çekmektedir. Bronner, internet gibi bilginin kontrol edilemeyen alanların kuralının “en güçlü hakimiyet” olduğunu ifade etmektedir (Kocael, 2018):
“İnternetteki hakimiyet, içerik sunanların motivasyonundan kaynaklanmaktadır. Kim daha motive? Kimin bilgi alanında daha fazla yer işgal etmeye ayıracak daha çok vakti var? Üzülerek söylüyorum ki, bu alanda daha motive olan insanlar, benim ‘inananlar’ ve ‘militanlar’ dediğim kişiler. Çünkü inançları ve militanlıkları onların toplumsal kimliklerinin bir parçası”.
İnsanların geleneksel medyaya güveninin azalmasının da sahte haberlerin gördüğü ilgide etkisi olduğu görülmektedir. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de yapılan araştırmalar insanların medyaya güveninin giderek azaldığını ve geleneksel yayın araçlarını taraflı bulduğunu ortaya koymaktadır.
Sahte haberlerin üretim ve yaygınlığının artmasının dört ana sebebi olduğunu belirten Allcott ve Gentzkow (2017, 214), web sitelerinin kurulmasının ve reklam platformları sayesinde web içeriklerinin dolaşıma sokulmasının kolaylaşması nedeniyle medya endüstrisine girişteki engellerin hızlı şekilde azalmasını ilk sırada göstermektedir. Çünkü geleneksel medya endüstrisinde itibar kaygıları bilinçli olarak sahte haber yapılmasının önüne geçmektedir. İkincisi kullanımı aşırı hızlanan sosyal medyanın sahte haberlerin dolaşıma sokulmasına uygunluğu, üçüncüsü geleneksel medyaya özellikle muhalif kesimlerde güvenilirliğinin azalması, dördüncüsü ise politik kutuplaşmanın artmasıdır.
Reuters Gazetecilik Okulu tarafından Avrupa ve Amerika’daki 9 ülkede yapılan araştırmaya göre, insanların haberlere güven duymamasının ilk sebebi olarak politik yanlılık tespit edilmiştir. ABD’deki sağ siyaseti destekleyen bireyler medyaya güvensizlik konusunda çok daha keskin ve sol siyaseti benimseyen kişilere göre 3 kat daha fazla güvensizliğe sahipler. Türkiye’de 16 Nisan 2016 yılındaki referandum öncesi yapılan araştırmada da seçmenlerin partizan tutumlarıyla medya tercihleri arasındaki ilişki ölçülmüş, katılımcıların önemli çoğunluğu medyayı haberler açısından taraflı bulduğunu ve siyasi görüşlerinin haber tercihlerinde etkili olduğunu belirtmiştir. Yine ABD’de olduğu gibi özellikle muhalif seçmenlerde geleneksel medyaya karşı bir güvensizlik olduğu, sosyal medyanın daha az taraflı bulunduğu belirlenmiştir (Akyüz, 2018: 221). Bu eğilim, insanların medyada kendi görüşüne yakın mesajlara ilgi gösterdiğini ve siyasi kutuplaşmanın etkisiyle bu tür mesajların doğruluğu konusunda araştırma gereği duymadığını da ortaya koymaktadır.
Bu yazı, Doç. Dr. Mete Kazaz ve Dr. Selman Selim Akyüz’ün Sahte Haber adlı kitabından alınmıştır. (Sayfa: 34-40)