Atatürk’ün hutbelerde kendi adının anılmasını yasakladığı iddiası



Sosyal medyada ve bazı haber sitelerinde Atatürk’ün Cuma namazlarında okunan hutbelerde adının anılmasını yasakladığı iddia edildi. Yenişafak Gazetesinde ve bazı haber sitelerinde yer alan haberde, Atatürk’ün 5 Mart 1924’de kendi imzasıyla yayınladığı kararnameyle hutbelerde adının anılmasını yasakladığı iddia edildi. Belgenin Osmanlıca aslı ve çevirisinin görseline sosyal medyada bazı kullanıcılar da yer verdi ancak iddia doğru değil.

Yeni Şafak Gazetesinin internet sitesinde yer alan haber

Öncelikle belgenin doğru olup olmadığını araştırdık. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinde yapılan araştırmada belgeye ulaşılabiliyor. Yani belge doğru ve “isim anılmaksızın hutbelerde millet ve cumhuriyet için dua edilmesi” isteniyor ancak burada iddia sahiplerinin bir yorum yaptığı anlaşılıyor.

Kararlar Daire Başkanlığının Devlet Arşivleri internet sitesindeki görünümü.

Arşivde aynı konuya değinen başka üç kararname ve tebliğ emri daha bulunuyor.

İlk belgede “hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadeti için dua edilmesi” isteniyor. Arşivde belgenin başlığı da bu şekilde verilmiş.

Arşivdeki 6 Mart tarihli yani önceki kararnameden bir gün sonra yayımlanan bir başka yazıda ise Söğüt Kaymakamlığı tarafından “halife ve hilafet mevcut olmadığı için hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadeti için dua edilmesi”nin tebliği isteniyor:

“Söğüt Müftülüğü Cânib-i fâzilânesine Halife ve hilâfetin adem-i vücûduna binâen hutbelerde millet ve cumhûrîyetin selâmet ve sa’âdetine du’â edileceğinin îcâb edenlere tebliği mümtenâdır efendim”

Söğüt Kaymakamlığının yazısı

7 Mart 1924 tarihli son belgede ise ayrıntılarıyla hutbelerde neden isim zikredilmemesi gerektiği belirtiliyor. Halifeliğin kaldırıldığına vurgu yapılan belgede millet ve cumhuriyet için dua edilmesi emrinin camilerdeki hatiplere tebliği isteniyor ve şu ifadeler kullanılıyor.

“Dünkü gün tebliğ edilen kânûn mûcebince Büyük Millet Meclis-i ‘Âlisi’nce halifeligin hal’i ve makâm-ı hilâfetin ilgâsı dolayısıyla okunacak hutbelerde millet ve cumhûrîyetin selâmet ve sa’âdetine du’â edilmesi mecelle-i emru tebliğâtdan bulunmuş ve keyfîyet nevâhîye de tebliğ edilmişdir. Merkez ve mülhakâtdaki bi’l-cümle hutebâya keyfîyetin hemen tebliğ ve tenbîhiyle beraber bugünkü hutbede ber-vech-i emru iş’âr du’â edilmesinin ve başkaca yanlışlığa ve sû-i tefsirâta meydân verilmemesinin lisân-ı münâsibiyle iblâğı ve bu bâbda bi’z-zât nezâret ve mürâkabede bulunulması ehemmiyetle temennî olunur efendim”.

7 Mart 1926 Cuma günü Amasya’nın Gümüşhacıköy Kaymakamlığından İlçe Müftülüğüne gönderilen kararnamenin uygulanmasıyla ilgili tebliğ.

Yani ilk belgede isim zikredilmemesinin sebebi diğer kararname ve tebliğlerde açık şekilde ifade edilmiş ve belgelerde Atatürk’ün adının zikredilmeyeceğine dair bir ibare yer almıyor.

İlgili İçerik  Elinde TC kimliği tutan kişinin göçmen olduğu iddiası

Osmanlı Devletinde ve İslam geleneğinde Cuma hutbelerinde dört büyük halife (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali) ile o dönemin halifesi hutbelerde zikredilmesi ve haklarında dua edilmesi yer almaktadır. Osmanlı Devletinde padişahlar aynı zamanda İslam dünyasının halifesi olduğu için hutbelerde isimleri zikrediliyor ve halife hükümdar için dua ediliyordu. Bir halife başa geçtikten sonra hilâfet merkezinde ve ülkenin diğer yerlerinde adına hutbe okutur, ilk hutbede maiyetiyle birlikte camiye giderek hatibe hil‘at giydirir ve mükâfat verirdi. Özellikle camide veya sarayda halktan biat alma âdeti terkedilince umumi biatın yerini alan hutbenin önemi daha da arttı. Hutbede bir kimsenin adının halife olarak anılmasına halkın tepki göstermemesi bir onay kabul edilirdi.

Türkiye’de Cuma hutbelerinin sonunda Diyanet İşleri Başkanlığının talimatıyla tüm camilerde şu şekilde dua ediliyor:

Allahım, İslam’a ve müslümanlara yardim et
Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden koru
Bize dünyada ve ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle
Bizi ,anne-babamızı ve bütün müminleri bağışla
Şüphesiz sen işiten ve dualarımızı kabul edensin.

Hilafetin kaldırılmasından bu yana hutbelerde halifenin adından bahsedilmesi ve onun için dua edilmesi geleneği de ortadan kalktı ancak bu geleneğe bağlı olmaksızın hutbelerin konusuna göre İslam büyükleri, sahabiler ya da sultanlardan bahsedilebiliyor.

Sonuç olarak hilafetin kaldırılmasının hemen ardından Atatürk’ün imzasıyla yayımlanan kararnamede “isim zikredilmemesinin istenmesi”nin halifenin artık olmaması ve hilafet makamının kaldırılması ve herhangi bir halife ismi zikredilmesinin önüne geçmek olduğu anlaşılmakta, Atatürk’ün kendi adının zikredilmemesini özellikle istediği yönünde bir ibare olmadığı, dolayısıyla iddianın doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

Not: Osmanlı Türkçesi belgelerin günümüz Türkçesine uyarlayan Mahmut SAMİ Büyükyılmaz’a ve iddiayı tespit eden @acikveozgur’e teşekkür ederiz.

İlgili İçerik  Atatürk'ün "Cumhurbaşkanını Halk Seçerse Diktatörlüğe Gidilir" Dediği İddiası

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. 2000 yılında haberciliğe başladı. İletişim fakültesi öğrencilerinin uygulama eğitimleri aldığı Selçuk Üniversitesi Televizyonunun 15 yıl haber koordinatörlüğünü yürüttü. Medya-siyaset ilişkisi, televizyon haberciliği, yeni medya ve medya okur yazarlığı alanlarında yayınlanmış makale ve kitapları bulunuyor. Doğruluğu Ne? platformunun kurucusu ve yayın yönetmenliğini yürütüyor.